![]() |
Bir sınıf ortamı. |
Öncelikle tüm öğretmen arkadaşlarımın
öğretmenler gününü kutlarım. Bu vesileyle birkaç paragraf karalamak istiyorum.
Okumaya üşenenler doğrudan doğruya son paragrafa, özete atlayabilirler :)
Dersane meselesi hakkında bir yorumum yok. Ne diyeyim? Al birini vur ötekine.
Cemaatle hükümet birbirini yesin dursun. Ben şahsen eğitimin parasız olması
gerektiğinden yanayım. Eh, dersaneler özel okula dönüştürülecek diyorlar, o
zaman sonuçta yine paralı olacaklardır. İşin özü aynı kalacak. Onu bunu bilmem
ama dersanecilik adı altında ideolojik propaganda yapılmasından da rahatsızım
tabi. Abiler, ablalar filan. Bu arada hükümetle cemaat iyice birbirine girse de
şu Samanyolu TV denen ucubeye de bir el atılsa iyi olur diye düşünüyorum.
Oradaki dizilerin çocukların psikolojilerini bozduğunu iddia edebilirim.
Cehennem tasvirleri, sakallı dedeler, sürekli ağlayan insanlar. Sanki öbür
tarafı görmüşler de filmini çekiyorlar, hey Allah'ım.
Okula serbest kıyafetle gitmeye devam
ediyorum. Bu sayede daha özenli giyinmeye başladım. Çeşit çeşit gömlek, kazak
ve pantolon aldım. Önceden okulda takım elbise giyince, eh, çoğunlukla da işten
çıkınca eve gittiğimiz için, özellikle kışlık giyim çeşidimi çok dar bir
yelpazede tuttuğumu fark ettim. Takım elbise giymeden de gayet şık
olunabileceğini, sadeliğin bir estetiği olduğunu düşünüyorum. Serbest kıyafet
kararımdan ötürü başıma bir iş gelmedi, hatta okula gelen müfettişler de bu konuda
hiçbir söz etmedi. Zaten eğer başıma bir iş gelirse bu durum ayrımcılığın
belgesi olur; zira türbanlı öğretmenler henüz türban kamuda serbest
bırakılmadan önce öyle giyinip gelmeye başladılar ve başlarına bir şey gelmedi.
Neyse. Tüm öğretmen arkadaşlara serbest kıyafetle okula gitmelerini öneririm.
Resmi bayramlarda giyersiniz takımınızı. Artık bu işin önü açıldı, kapanmaz.
İşin konforu ise ayrı bir konu. Eskiden nöbetçi olduğum günler yorulurdum.
Meğer yorulmamın nedeni kıyafet ve ayakkabı imiş. "Oh be, konfor
varmış!" diyerek bu konuyu kapatayım.
Milli Eğitim Bakanlığı'nın yapması gereken
işlerden birisi, İmam Hatip dışında kalan tüm liselerin orta kısımlarını açmak
olmalı. Fen, Anadolu, Spor, Sosyal Bilimler ve sair liselerin orta kısımları şu
an kapalı. Öğrencilere ilgi, istek, başarı ve yeteneklerine göre yönlendirme
yapılacaksa yalnızca imam-hatip ortaokullarının açılmış olması bu talebi
karşılamaya yetmez. Hükümetin bu konuda ideolojik bir tutum takındığını
biliyoruz. Ama zamanla mecburen diğer ortaokulları da açacaklardır. Aksi halde
adları ayrımcıya, imtiyazcıya çıkar ve bizler bunu her ortamda dillendiririz.
Birkaç sene geçsin, imam-hatiplerde yetiştirecekleri yeni nesli de göreceğiz.
Bakalım hepsi ahlaklı, örnek, pirüpak insanlar mı olacak yoksa her yerde
olabileceği gibi orada da sorunlu bireyler olacak mı. Eğer "muhafazakar
yapımız şöyle", "muhafazakar yapımız böyle" diyerek o çocukların
üzerinde fazla baskı kurarlarsa normalden daha sorunlu bireyler de yetişebilir,
hazır olsunlar.
Zorunlu din dersleri kalkmalıdır. Hatta emin
olun kalkacaktır da. İster tabandan gelen talepten, ister AB uyum sürecinden,
isterse de insan hakları beyannamesi baz alınarak olsun, zorunlu din dersleri
kalkacak ve seçmeli hale getirilecektir. Dileyen seçer zaten. Bilimsel eğitim
ideolojik değildir fakat din eğitimi ideolojiktir. Bunları aynı kefeye
koyamazsınız. Bilimsel eğitim alan bir çocuk dogmalarla değil fakat
gerekçelerle ve kanıtlarla düşünür, sorgular. Dini
sorgulayamazsın. Herhangi bir dinin, mesela insanın kökeni veya evrenin
oluşumu üzerine ortaya attığı dogmatik iddialar birer Tanrı kelamı olduğu için,
onların yanlış olduğunu iddia etmek ve onları sorgulamak dinden çıkma ya da
sapkınlık olarak değerlendirilebilir. Bilimsel eğitime alternatif olarak böyle
bir eğitimle yetiştirilmiş bir yurttaşın eleştirel bilincinin gelişmeyeceğini,
ya da en iyi ihtimalle bilimsel eğitime göre daha az gelişeceğini öngörmek
mümkün. Oysa hipotezlerle, gerekçelerle ve kanıtlarla düşünen, matematik, fen,
geometri, mantık, felsefe ve sosyal bilimler dersleri alan bireyde sorgulama,
karşılaştırma, kanıtları tartma, hipotezi sınama gibi eğilimler olur. O çocuk
yetiştiğinde "bence C şıkkı Hocam, bana öyle geldi, içime doğdu"
demez ama "bence C şıkkı Hocam, çünkü şundan, şundan ve şundan ötürü"
diyerek gerekçelerini sıralar.
Kızlarla erkekleri ayrı okullarda tutmaya
gelince, bana sorarsanız, toplumda kadın ve erkeğin bir arada geçirdiği zaman
miktarı ne kadar azalırsa o toplumda nezaket ve centilmenlik o kadar aşağıya
düşer, kaba sabalık ise tavan yapar. Kız öğrencilerle iletişimi asgari düzeyde
tutmuş bir erkek öğrencinin, yetişkin olduğunda bir kadınla konuşmayı, ona
doğru düzgün hitap etmeyi bile beceremediğine tanık olmuşsunuzdur. Daha ileri
giderek diyebilirim ki eğer erkek ve kız öğrencileri bir araya gelemeyecek
şekilde, okulda, yemekhanede ya da başka mekanlarda ayırırsanız, sağlıklı bir
psikolojik gelişme göstermeleri de riske girebilir. Daha da ileri giderek
diyebilirim ki bu haremlik selamlık uygulaması bizim kültürümüze terstir.
Türkiye'de misafirliğe gidildiğinde iki aile aynı salonda ya da misafir
odasında oturur, sohbet eder, çayını içer. Benim büyükanne ve büyükbabalarım
köy yerinde yan yana oturur, bayramlarda bizleri bir arada karşılarlardı. Bu
Suudi Arabistan özentiliğinin varacağı nokta kadınların araba kullanmasını
yasaklamak, onları kamusal alandan tamamıyla silmek olacaktır. Zaten Mehmet
Şevket Eygi dememiş miydi: "Şu kadına bir bakın, bir elinde dondurma diğer
elinde cep telefonu, sokakta hem telefonla konuşuyor hem de dondurmasını inek
gibi yalıyor". Zihniyet bu. Kadın dışarıda dondurma yemesin, telefonla da
konuşmasın. Hatta hiç dışarı çıkmasın. Zaten kadının yeri evidir, ne işi var
dışarıda? Bu Suudi taklitçiliği Türkiye'de kök salmaz, insanlar ayaklanır vallahi.
Hiç özenmesinler bence.
Kısacası (1) AK Parti ile cemaat kapışması
beni enterese etmiyor, yesinler birbirlerini; (2) okullarda serbest kıyafet
uygulamasına devam; (3) madem demokrasi var, imam-hatip dışındaki ortaokullar
da açılmalı; (4) zorunlu din dersleri kalkacak; (5) kız ve erkek öğrencileri
ayrı okullarda okutma sevdasından vazgeçilmeli.
Öğretmenler gününüz kutlu olsun!
Tamer Ertangil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder